Üroloji

Böbrek Tümörleri

Yetişkin kanserlerinin yaklaşık % 3' ünden böbrek tümörleri sorumludur. Böbrek tümörleri en sık 50- 60 yaşlarında oluşur, erkek kadın oranı 2/1' dir. Renal hücreli karsinoma (renal adenokarsinoma)’ nın tüm primer renal neoplazmların % 85’ini meydana getirmektedir. Böbrek tümörlerinin nedeni bilinmemekle beraber çevresel ve etkiler, diyet, hormonlar, kromozomal anomalilerin ve onkojenlerin etkilerini kapsayan çeşitli varsayımlar mevcuttur. Saptanan tek risk faktörü sigaradır. Sigara içenlerde risk en az iki kat fazladır. Böbrek tümörleri herhangi bir rahatsızlık veya ağrı yapmadan çok büyüyebilirler. Makroskopik hematüri (idrarda kan görülmesi), yan ağrısı, ele gelen kitle üçlemesi, hastaların sadece % 10-15' inde görülür ve sıklıkla ilerlemiş hastalık belirtisidir. Bazen ise başka nedenlerle yapılan tetkikler sırasında böbrekteki tümör görülebilir. Bu tip kanserlere rastlantısal kanser adı verilir ve bunların tedavileri diğerlerine göre daha başarılıdır. Hastaların üçte birinde ilk başvuruda uzak organ tutulumu mevcut olup, en çok akciğer tutulumu görülür. Böbrek kitlelerinin tanısında pek çok yardımcı teknik bulunmasına karşın Bilgisayarlı Tomografi (BT) en önemli tanı yöntemi olmaya devam etmektedir. Ultrasonografi (USG) solid ve kistik böbrek kitlelerinin tanısında oldukça etkilidir ve ilk tanı yöntemi olarak kullanılır.

Böbrek tümöründe cerrahi esas tedaviyi oluşturur. Hastalığın erken evrede yakalanıp, tümörün radikal nefrektomi ( Hedef tümörün ve çevredeki geniş normal dokunun çıkartılması) veya nefron koruyucu cerrahiyle (tümörlü alanın sınırlı çıkarılması) çıkartılması ilk planda tercih edilen ve en etkili tedavi yöntemidir. Uzak tutulum veya lokal ileri evre hastalığın tedavisi oldukça zordur ve çok az sayıdaki hastalarda sonuç alınabilmektedir.

Böbrek tümörleri erkan teşhis edildiklerinde tedavi şansları yüksek olan kanserlerdendir. Düzenli check-up, idrarında kan gören hastaların vakit kaybetmeden bir ürologa başvurması erken tanı konulmasında önemlidir.

İnmemiş Testis

İnmemiş testis, testislerden biri veya her ikisinin skrotumda yerleşik olmaması durumuna verilen isimdir. Testisler anne karnındaki gelişimin ilk dönemlerinde karın içinde böbreklere yakın yerleşimlidir. Zamanla aşağıya doğru inip doğuma yakın dönemde skrotuma yerleşir. İnmemiş testis erkek çocuklarda en sık görülen doğumsal anomalilerin başında gelir. Gününde doğan yenidoğanlarda görülme sıklığı yaklaşık %3 olmakla beraber 1 yaşındaki çocuklarda, kendiliğinden inmelerle birlikte bu sıklık % 0,8-1 olur. Yapılan çalışmalar kendiliğinden inişin çoğunlukla ilk 6-9 ay içerisinde olduğunu göstermiştir, bu süre sonrasında kendiliğinden inme olasılığı oldukça düşüktür. Düşük doğum ağırlıklı ve zamanından önce doğmuş bebeklerde inmemiş testis görülme olasılığı daha yüksektir.

Tek taraflı inmemiş testis, çift taraflı inmemiş testise göre daha sık görülür. Ayrıca sağ tarafta görülme olasılığı sola göre fazladır. İnmemiş testis palpe edilen (muayene sırasında ele gelen) ve palpe edilemeyen olmak üzere iki ayrı grupta incelenebilir. Palpe edilebilen testisler genellikle kasık bölgesinde iken palpe edilemeyenlerin bir kısmı kasık bölgesinde bir kısmı ise karın içinde yer alır.

İnmemiş testis tanısı fizik muayene ile konur. Fizik muayene sıcak ortamda, sıcak ellerle hem yatar hem de bağdaş pozisyonunda dikkatlice yapılmalıdır. Bunun dışında tanıyı desteklemek amacıyla ultrasonografi yapılması faydalıdır. Retraktil testis, inmemiş testisle karıştırılmaması gereken selim bir durumdur. Retraktil testis aşırı aktif kremaster kası refleksi nedeniyle kasık bölgesine inip çıkan testise verilen isimdir. Fizik muayene sırasında kasık bölgesindeki testis skrotuma rahatça indirilir ve bir süre orada kalır. Retraktil testis tedavi gerektiren bir durum değildir, hasta düzenli aralıklarla muayene edilerek takip edilir.

İnmemiş testisin tedavisi medikal ve cerrahi tedavi olmak üzere ikiye ayrılır. Medikal tedavide çeşitli hormonal enjeksiyonlar uygulanır. Genel olarak medikal tedavinin başarı oranı yaklaşık %20 kabul edilir. İnmemiş testisin cerrahi tedavisinde ise başarı oranı oldukça yüksektir. Cerrahi tedavinin 6 ay ile 1 yıl arasında yapılması önerilir. 1 yıldan daha geç dönemde uygulanan tedaviler kısırlık riskini artırır. Özellikle iki taraflı inmemiş testis olgular tedavi edilmezse hemen her zaman kısırlıkla sonuçlanır. İnmemiş testisi olan hastalar artmış testis tümörü riski taşırlar. Ameliyatla testisin yerine indirilmesi tümör gelişme riskini azaltmaz sadece muayene ve takibi kolaylaştırır. Bu yüzden, zamanında ve doğru şekilde tedavi edilse bile tüm inmemiş testisli çocuklar düzenli aralıklarla muayene edilmelidir. Özellikle 10 yaşından sonra tanı konulan tek taraflı inmemiş testis olgularında tümör riskinden dolayı testisin alınması önerilir.

Prostat Kanseri

Prostat kanseri erkeklerde en sık tanı konulan kanserler arasında ikinci sırada (deri kanserinden sonra) yer almaktadır. Kanserin yol açtığı ölüm nedenleri arasında da prostat kanseri ikinci sıradadır (akciğer kanserinden sonra).

Prostat bezi erkeğin üreme sisteminin bir parçasıdır, mesanenin altında, rektumun (makat) önünde yer alır. Prostat kanseri çoğunlukla prostat bezinin dış bölümünde ortaya çıkan habis bir tümördür. Prostat kanseri genellikle çok yavaş büyümesine rağmen zamanla prostat içinde yayılabilir ve vücudun başka bölümlerine metastaz (yayılma) görülebilir. Prostat kanseri özellikle erken dönemlerinde çok sinsi bir hastalıktır, kişide kanserle birlikte prostat büyümesi ve buna bağlı şikayetler mevcut değilse kanserin kendisine özgü hiç bir belirtisi bulunmayabilir. Erken prostat kanserlerinin çoğu belirti vermediği için, bunların tanısı PSA kan testi ya da parmakla makattan muayene ile konabilmektedir. Prostat kanseri riski elli yaşın üzerindekilerde hızla artmaktadır. Prostat kanseri vakalarının % 80'i 65 yaşın üzerindeki erkeklerdir. Prostat kanserine ilişkin aile öyküsü (prostat kanseri olan bir baba ya da kardeş) hastalık riskini artırır. Prostat kanserinin kesin tanısı prostat biyopsisi ile konur.

Erkeklerde en çok görülen kanser olan prostat kanseri erken safhasında teşhis edilirse, doğru ve yerinde bir tedavi ile iyileşme şansı yüksek bir hastalıktır. Prostat kanseri olan erkekler için tedavi seçiminde, kanserin aşaması ve yaygınlığı; hastanın yaşı; başka tıbbi sorunların bulunma olasılığı ve tedavinin kısa ve uzun dönemdeki istenmeyen etkileri dikkate alınmalıdır. Prostat kanserindeki tedavi seçenekleri şunlardır

İzleyerek Bekleme: Kanser çoğunlukla yavaş büyür ve erkeğin yaşamında önemli sorunlara yol açmayabilir. Bu nedenle hemen tedavi etmemek, zaman zaman tercih edilen bir seçenek olabilir.

Ameliyat:Radikal prostatektomide prostat bezi tamamen alınır. Bezin dışına yayılmamışsa tümör bu işlemle tamamen çıkarılır. İdrar kaçırma (üriner inkontinans) ile empotans da dahil, uzun süreli istenmeyen etkilerin görülme olasılığı söz konusudur.

Radyasyon Tedavisi:Prostat bezi içerisindeki kanser hücrelerini öldürmeyi amaçlar. İki şekilde uygulanabilir.

·Radyasyon ışınlarının vücut dışından prostat bezine doğrudan uygulanması ile

·Prostat bezi içerisine küçük radyoaktif tohumları ekerek (Brakiterapi).

Hormon Tedavisi: Erkek cinsiyet hormonlarıyla kanser hücrelerinin yok edilmesi prostat kanserinin büyümesini yavaşlatır. Bu tedavide ya ameliyatla testisler alınır ya da ilaç uygulanır. Kanseri iyileştirmez, ancak büyümesini yavaşlatır ve genellikle kanser, prostat bezinin dışına yayılana kadar uygulanmaz. Tedavi kızarma, cinsel istek kaybı ve empotansa yol açabilir.

Erkeklerde en çok görülen kanser olan prostat kanseri erken safhasında teşhis edilirse, doğru ve yerinde bir tedavi ile iyileşme şansı yüksek bir hastalıktır. Elli yaş ve üzerindeki bütün erkelerin yılda bir kez parmakla rektal muayene olmaları ve buna ek olarak yılda bir kez PSA testi yaptırmaları çok büyük önem taşır.

İnfertilite

İnfertilite, düzenli cinsel ilişki ve herhangi bir korunma yöntemi uygulanmadığı halde 12 ay süreyle hamile kalamama durumudur. Günümüzde yaklaşık her yedi çiftten birinde kısırlık görülmektedir. Evli çiftler, isteklerine rağmen bir yıl içinde gebelik olmamış ise, birlikte tetkike alınmalıdır. Ancak, çiftlerden biri veya ikisi de 35 yaşın üzerindeyse, bir yıl beklemeden tetkikler yapılmalıdır.

Gebelik oluşturulamayan bir çiftte sorun %40 erkekle ilgili, %20 durumda hem erkek hem kadınla ilgilidir. Erkek infertilitesine ait nedenler başlıca üç bölümde toplanır:

·Sperm'in nitelik ve niceliğini etkileyen üretim bozuklukları, spermin ya üretimi yada olgunlaşmasında bir bozukluk vardır

·Anatomik tıkanıklıklar, varikosel

·Diğer etkenler; Örneğin immunolojik (bağışıklık) etkenlere bağlı olarak spermin kadın üretim sistemi içinde hareket edememesi.

Diğer etkenler; Örneğin immunolojik (bağışıklık) etkenlere bağlı olarak spermin kadın üretim sistemi içinde hareket edememesi.

·Variokosel operasyonu: Varikosel testisin toplardamarının anormal bir şekilde genişlemesidir. Klinik olarak saptanan ve sperm parametrelerinde bozulmaya yol açan varikosel durumunda cerrahi işlem uygulanır

·Sperm iletim kanallarındaki tıkanıklığın açılması

·İnseminasyon, Mikroenjeksiyon

·Hormon ve diğer ilaçlarla tedavi

Özellikle son yıllarda meydana gelen üremeye yardımcı tekniklerdeki gelişmelerle çok ciddi erkek infertilite olgularında bile yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir.

Untitled-1